24 Mayıs 2011 Salı

kuyruklu yıldız güneşe çarptı

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)'nın gözlem aracı SOHO, bir kuyruklu yıldızın Güneş'e çarpmasını an ve an kaydetti. Patlamanın şiddetiyle güneş'in yüzeyinde meydana gelen püskürmelerin büyüklüğü bilim adamlarını hayrete düşürdü.
Güneş'in yörüngesinde ilerleyen Heliosferik Gözlem Aracı (SOHO)'nun, 10 ve 11 Mayıs'ta çektiği görüntülerde, net bir şekilde dev yıldıza büyük bir plazma topunun düşmesi yer alıyor. Çarpışmanın ardından Güneş'in yüzeyinde 'inanılmaz boyutlarda' patlamalar gerçekleşiyor. NASA'dan yapılan açıklamada, kuyruklu yıldızın yaklaştığı yönün tersi istikametinde yoğun miktarda koronar kütle atılımının gerçekleştiği ve bunun Güneş tarafından anında buharlaştırıldığı belirtildi.
Güneş'i vuran cismin, asırlar önce parçalanmış dev bir kuyruklu yıldızdan kopan Kreutz adlı parçalardan olduğu açıklandı. NASA, çarpışmayı önceden Sergey Shurpakov adlı bir amatör astronomun haber verdiğini, SOHO'nun da görüntülediğini bildirdi. Uzay aracının kameraları, aslında Güneş'in yüzey faaliyetlerindeki soluk ve görülmesi zor yapıları belirlemek için kullanılıyor. Ancak aracın bu özelliği sayesinde çekim alanına giren kuyruklu yıldızlar da tespit edilebiliyor.
NASA, her yıl yüzlerce benzer nitelikte kuyruklu yıldız belirliyor. Ancak böylesine bir patlamayı net bir şekilde görüntüleyebilmek, 'eşine az rastlanan' bir olay olarak nitelendiriliyor. En son 2010'un 13 ? 22 Aralık tarihleri arasında, Güneş'e doğru ilerleyen 25 kuyruklu yıldız keşfedilmiş, ancak çarpışma anları gözlemlenmemişti.

Avrupa Uzay Ajansı ve NASA'nın Güneş'i izlemek için 1995'te fırlattığı SOHO, bugüne kadar 2 binin üzerinde kuyrukluyıldız görüntüledi. Uzay aracı, 2012 sonuna kadar gözlemlerini sürdürecek.

19 Mayıs 2011 Perşembe

batlamyus

               Geç İskenderiye Dönemi'nde yaşamış (M.S. 2. yüzyılın ilk yarısı) ünlü bilim adamlarındandır. Hayatı hakkında hemen hemen hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Müslüman astronomlar 78 yaşına kadar yaşadığını söylemektedir. Yunan asıllı bir Mısırlı, veya Mısır asıllı bir Yunanlı olduğu iddia edilmektedir.
Batlamyus, iki önemli yapıtın yazarıdır: Büyük Bileşim ve Coğrafya. Bu yapıtlar Avrupa'daki Ortaçağ'ın bitişinde önemli yere sahiptir. Kitapların Latinceye çevirilişi ancak 12. yüzyılda yapılmıştır.
  • Büyük Bileşim (Arapça: Kitab el Macisti, Latince: Almagest, Yunanca: Mathematike Syntatksis), Yunan ve Babil uygarlıklarının gökbilim bilgilerinin bir derlemesidir. Derlemenin çoğu kendisinden üç yüzyıl önce yaşamış olan Hiparkus'a dayanır. Yapıtta Dünya merkezli bir Güneş Sistemi modeli önerilir. Bu model, Kopernik'in güneş merkezli modeline dek Batı ve İslam dünyalarında geçerli model olarak kabul edilmiştir. Kitapta ayrıca düzlem ve küresel trigonometri hakkında bir inceleme bulunmaktadır. [1]
  • Batlamyus'un diğer önemli yapıtı Coğrafya da bir derlemedir. Çağının Roma İmparatorluğu'nda bilinen coğrafya bilgileri bu kitapta toplanmıştır.
Batlamyus astronomi, matematik, coğrafya ve optik alanlarına katkılar yapmıştır; ancak en çok astronomi çalışmalarıyla tanınır. Zamanına kadar ulaşan astronomi bilgisinin sentezini yapmış ve bunları Mathematike Syntaxis (Matematik Sentezi) adlı yapıtında toplamıştır. Bu eser daha sonra Megale Syntaxis (Büyük Derleme) olarak anılmış ve Arapça'ya çevrilirken başına Arapça'dakiler harf-i tarif takısı olan el getirildiği için, ismi el-mecistî biçimine dönüşmüştür; daha sonra Arapça'dan Latince'ye çevrilirken Almagest olarak adlandırıldığından, bugün Batı dünyasında bu eser Almagest adıyla tanınmaktadır.
Almagest, on üç kitaptan oluşur;
  • Birinci Kitap, kanıtlarıyla birlikte yermerkezli dizge'nin ana çizgilerini verir;
  • İkinci Kitap, Menelaus'un teoremiyle, küresel trigonometri bilgilerini ve bir kirişler tablosunu içerir; burada örnek problemler de çözülmüştür;
  • Üçüncü Kitap, Güneş'in hareketini ve yıllık süreyi anlatır;
  • Dördüncü Kitap, Ay'ın hareketini ve aylık süreyi konu edinir;
  • Beşinci Kitap, aynı konularla ilgilidir. Ay'ın ve Güneş'in mesafelerini tartıştığı gibi, bir usturlabın yapılışı ve kullanılışı hakkında da ayrıntılı bilgiler sunar;
  • Altıncı Kitap, gezegenlerin kavuşumları ve karşılaşımlarını, Güneş ve Ay tutulmalarını inceler;
  • Yedinci ve Sekizinci Kitap, durağan yıldızlarla ilgilidir; meşhur devinme tartışmasını, Batlamyus'un durağan yıldızlar kataloğunu ve gök küresi aleti yapabilmek için gerekli yöntem bilgisini içerir;
  • Geriye kalan beş kitap ise devingen yıldızların, yani gezegenlerin hareketlerine ayrılmıştır ve yapıtın en özgün kısmıdır.
Batlamyus bu eserde, ana çizgileriyle göksel olguları anlamlandırmak üzere kurmuş olduğu geometrik kuramı tanıtmaktadır; Aristoteles fiziğini temel alan bu kuramda, evren küreseldir ve Yer bu evrenin merkezinde hareketsiz olarak durmaktadır. Şayet günlük veya yıllık görünümler Yer'in hareketleri sonucunda meydana gelseydi, her şey uzaya saçılır ve Yer parçalanırdı. Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn ve sabit yıldızlar Yer'in çevresinde, muntazam hızlarla, dairesel hareketler yaparlar. Sabit yıldızlar küresi evrenin sonudur.
Ancak, Yer'in merkezde olduğu ve gök cisimlerinin de onun çevresinde düzenli olarak dolandıkları kabul edildiğinde, bazı gözlemleri, örneğin Ay ve Güneş'in Yer'e yaklaşıp uzaklaşmalarını, bazen hızlı ve en kapsamlı bilgiler vermiştir; çünkü küresel astronominin sınırları içinde kalan klasik astronomiye ait hesaplamalar, küresel geometriye dayanmaktadır. Batlamyus'tan yaklaşık üç asır önce yaşamış olan Hipparkhos (M.Ö. 150) açıların kirişlerle ölçülebileceğini bildirmiş ve bir kirişler cetveli hazırlamıştı; ancak konuya ilişkin yapıtı kaybolduğundan, bu cetveli nasıl düzenlediği bilinmemektedir. Bazı yayların kirişlerinin bulunması çok kolaydı ve bu kirişlere ana kirişler adı verilmişti; ama bunların dışındaki yayların kirişlerinin bulunması uzun işlemleri gerektiriyordu. Bu nedenle Batlamyus kirişler cetvelini hazırlarken bir dairenin içine çizilmiş dörtgenlere ilişkin Batlamyus Teoremi'ni (AB . CD + AD . BC = AC . BD) kullanmak suretiyle, açılar toplamı ve farkının kirişlerini (kiriş (A-B), kiriş (A+B), kiriş A/2 , kiriş 2A gibi) bulma yoluna gitmişti.

Konu başlıkları


  • 1 Coğrafya araştırmaları
  • 2 Optik araştırmaları
  • 3 Astrolojik çalışmaları
  • 4 Kaynakça

16 Mayıs 2011 Pazartesi

astronomi ile ilgilenen bilim adamlarının resimleri

burcun çıkışının ilk görüntüleri


    

hangi burcun özelliğindesiniz ?gelin hep beraber bulalım


      



Şifre : Koruyucu, duygusal, evcil, amaca bağlı, tuttuğunu koparan


Yengeç'in olumlu huyları : iyi kalpli, duyarlı, sevimli,hayal gücü ve analık ve babalık içgüdüsü güçlü, koruyucu, vatansever, önlemci,amacından şaşmaz, cin fikirli, becerikli, zeki, iyi bir yuva kurucu.


Yengeç'in olumsuz huyları : Aşırı duygusal,fazla heyecanlı,alıngan çabuk sinirlenen, değişken, somurtkan,kendi kendine acıyan, bağışlamaz, denesiz, dağınık, övgüye dadanamayan, zayıf bir karakteri gizleyen katı dış görünüşlü.

      



Şifre : uyumluluk, birliktelik, denge,sevgi


Terazi'lerin olumlu huyları : büyüleyici, uyumlu geçimli, duygusal, diplomatik, ülkücü, zarif


Terazi'lerin olumsuz huyları : kararsız, kinci, havai, değişken, flörtçü, kolay etkilenebilen, safdil.

      



Şifre : tutkulu, gayretli,becerikli,ağzı-sıkı


Akrep'lerin olumlu huyları : güçlü duygu,amaca bağlılık,sezgi gücü, anlayışlılık, ince fikirlilik,süreklilik,kararlılık.


Akrep'lerin olumsuz huyları : kıskançlık,gizlilik,kuşkuculuk,inatçılık, başına buyrukluk.

      



Şifre : özgürlük aşkı, geniş fikirlilik, coşku, araştırmacılık.


Yay'ların olumlu huyları : İyimser, güler yüzlü, sokulgan, açık düşünceli, uyumlu, felsefe ve yargı yeteneği olan, özgürlük seven, dürüst, güvenilir. 


Yay'ların olumsuz huyları : Abartıcı, huzursuz, aşrı uçlarda, dikkatsiz, fazla iyimser, sorumsuz, kaprisli, taşkın, patavatsız.

      



Şifre : Hesapçılık, önlemcilik.


Oğlak'ların olumlu huyları : güvenilir, kararlı, tutkulu, özenli, düzenli, sabırlı, disiplinli.


Oğlak'ların olumsuz huyları : katı görünüşlü, çok kesin tavırlı, kötümser, tutucu, basit, cimri.

      



Şifre : Bağımsız, insancıl


Kova'ların olumlu huyları : İnsancıl, bağımsız, arkadaş canlısı, iradeli, yaratıcı, devrimci ruhlu, bağlı, ülkücü


Kova'ların olumsuz huyları : Anlaşılmaz, dik kafalı, usulsüz, sabit görüşlü, huysuz, geleneklere karşı gelen.

      



Şifre: hayalci, duyarlı


Balıkların olumlu huyları: Sevimli, duygusal, dünyevi olmayan, duyarlı, uyumlu, kolay etkilenen, iyi kalpli, merhametli, anlayışlı


Balıkların olumsuz huyları: dikkatsiz, gizliliği seven, kolayca altüst olan, yaşamın gündelik akışına ayak uyduramayan, zayıf iradeli, kararsız


      



Şifre : yaratıcılık , etkileyicilik, güçlülük, yetke, canlılık.


Aslan'ın olumlu huyları : Yüce gönüllü, eli açık, yaratıcı, coşkun, heyecanlı, iyi bir örgütleyici, geniş düşünceli.


Aslan'ın olumsuz huyları : Dogmatik, kabadayı, kendini büyük gören, züppe, hoşgörüsüz, sabit fikirli, kibirli, iktidar delisi.


      



Şifre : eleştiricilik iceleyicilik, hizmet, yargılama,düzenlilik.


Başak'ların olumlu huyları : Ayırdedici, inceleyici,dürüst, düzeli, titiz ve dakik.


Başak'ların olumsuz huyları : Kuruntulu, ince eleyip sık dokuyan, geleneklere aşırı bağlı, zorluk çıkaran, önemsiz şeyler üzerinde fazlaca duran.
Başak burcunda doğan kişiler çalışkan ve pratik kişiler olup yaşamlarında en öneli şey iştir.


      



Şifre: Etkinlik, atılganlık, kendine aşırı güven ve acelecilik.


Koç'ların olumlu huyları : Serüvenci atılımcı, cesur, çok enerjik, özgürlüğüne düşkün, yaklaşımlarında dolambaçsız.


Koç'ların olumsuz huyları :Bencil , kendini ön planda tutan atılgan , çabuk sinirlenen, hicivci, kavgacı, kaba

      



Şifre : Varlıktan hoşlanma, değişmezlik, pratiklik,karalılık amaca bağlılık.


Boğa'ların olumlu huyları : Pratik , güvenilebilir, sabırlı, iş yaşamında uyumlu, dayanma gücü yüksek, değerbilir, lüksü ve iyi yiyecekleri sever, soğukkanlı, kararlı, iradeli,sıcak kalpli,sadık sevecen.


Boğa'ların olumsuz huyları : Haris, tembel, hoşgörüsüz, can sıkıcı, değişmez görüşlü,esneklikten yoksun, inatçı, kinci, obur.


      



Şifre : Konuşkanlık , yatkınlık, zeka


ikizlerin olumlu huyları : Uyumlu , her işe yatkım,entelektüel , mantıklı, çabuk kavrayan, canlı, konuşkan, eğlenceli, hareketli, yazı yazmaya ve yabancı dillere yetenekli, zamana uyan gençlik dolu 


ikizlerin olumsuz huyları : Değişken,huzursuz, kurnaz, yersiz bir biçimde meraklı, kararsız iki yüzlü, sinirlerini kontrol edemeyen, dedikoducu, yüzeysel, diken üzerinde yaşayan.
Yeni Bir Kuyrukluyıldız: Lovejoy



 
Bu KY'ın adı Lovejoy, babylone sözlüğünde bulamadım anlamını ama iki sözcüğün beraber yazımı diye düşünürsek "aşk oyunları" diye çevirmemiz gerekir. Bu anlamla hiç ilişkisi yok, çünkü onu bulan kişinin adı "Terry Lovejoy". Kim bir KY bulursa ona bulan kişinin adı verilir ve o kişi bir anlamda gökyüzüne adını yazdırmış olur. İşte Terry de adını bulduğu bu KY ile gökyüzüne yazdırdı. Sadece gökyüzüne de değil bugün (1 Nisan 2007) Google'da "comet lovejoy" diye araştırdığımda 93100 link geldi yani internete de adını yazdırdı.

Avustralya'nın Brisbane kentinin Thorlands banliyosunda oturan Terry Lovejoy, 15 Mart 2007 günü fotoğraf makinesi ile gökyüzünü incelerken KY olduğunu sandığı bir cisim gördü ve fotoğrafını çekti. Bu fotoğraf 90 saniyelik 16 pozdan oluşuyordu. Astronomi fotoğrafçılığı yapan kişiler bu şekilde çektikleri görüntüleri daha sonra birleştirirler. Bu konuda bilgi almak isteyenler TurkAstro grubunun web sayfasına bakabilirler. Terry pek emin olmadığı için Yeni Zelanda'da yine amatör bir gökyüzü fotoğrafçısı olan John Drummond'a keşfini anlattı ve ondan yardım istedi. Çünkü onun kişisel bir gözlemevi (Possum observatory) dolayısıyla teleskobu vardı. Drummond 16 Mart gecesi koordinatları bildirilen bölgenin fotoğrafını çektiğinde bunun gerçekten bir KY olduğu anlaşıldı. Terry'nin çektiği fotoğrafı aşağıda görüyorsunuz. Hemen ABD Cambridge'de bulunan Uluslararası Astronomi Birliğinin merkezine (Central Bureau for Astronomical Telegrams, CBAT) bilgiler gönderildi ve yeni KY'ın resmi adı "C/2007 E2" olarak tescil edildi.

Terry'nin teleskobu yoktu. Kullandığı alet şu anda ülkemizde bir çok kişinin elinde olan sayısal (digital) bir fotoğraf makinesiydi, Canon 350D dSLR. Bu makine ile birlikte kullandığı 70-200 mm'lik bir teleobjektifi vardı. Aslında böyle bir fotoğraf makinesi 200 mm merceği ile küçük bir teleskop demektir ama insanlar genel olarak böyle sayısal bir fotoğraf makinesi ile böyle önemli buluşlar yapamayacaklarına inanırlar. Terry uzun yıllardır böyle bir fotoğraf makinesi ile çok güzel şeyler yapılacağına inanıyor ve çektiği güzel fotoğraflar ile birlikte bir çok teknik bilgiyi de kendi web sayfasında insanlara anlatıyordu. Bir KY avcısı ilk kez bir fotoğraf makinesi ile bir KY keşfetmişti.

Lovejoy KY'ının gökyüzünde ilginç bir yörüngesi var. Bu yörünge tutulma düzlemi dediğimiz Dünya'nın yörünge düzlemine dik durumda. Dolayısıyla bulunduğu günlerde Güneş sistemine alttan yaklaşmaktaydı ve güney yarımküreden kuzeye yarıküreye doğru yol alıyordu.. 27 Mart günü enberi noktasından geçti, yani Güneş'e en yakın konumuna ulaştı. Enberi noktasında Güneş'e olan uzaklığı 163 milyon km oldu. Nisan'ın ikinci haftasından itibaren kuzey yarımküreden sabah tan aydınlığında gözlenmeye başlanacak ama bir KY en parlak haline enberi noktasında ulaşır, daha sonra gittikçe sönükleşir. Fakat Dünya'dan bakan bir gözlemci için KY'ın parlak görünmesi sadece bünyesel parlaklığına değil Dünya'ya yakın olmasına da bağlıdır. Lovejoy KY'ı bünyesel olarak gittikçe sönükleşiyor olmasına karşın bize yaklaştığı için onu gittikçe parlak göreceğiz.
Şu anda Oğlak ve yay takımyıldızları arasında olan Lovejoy, 20-25 Nisan tarihlerinde Samanyolunu geçecek ve Kartal takımyıldızına girecek. İşte bugünlerde de Dünya'ya en yakın konumda yani 66 milyon km uzakta olacak. Kesin bir tarih verilmemesinin nedeni KY'ın yörüngesi tam kesin olarak tahmin edilememesi. O gün Lovejoy en parlak halinde kendisine bize gösterecek ama yine de çıplak gözle görülmeyecek. Gözümüz ile en sönük gördüğümüz yıldız 6. kadir iken, Lovejoy bu yakın konumunda 7. kadirden görülecek. Sabah karşı saat 3'de tam tepemizden geçecek Lovejoy'u görmek istersek küçük bir dürbüne veya teleskoba gereksinmemiz var. Bugün bir çok ilköğretim okulunun küçük de olsa teleskobu var, öğrencilerine bu KY'ı gösterse çok iyi olacak ama akşam değil de geceyarısından sonra gözleneceği için yine öğrencilerimiz göremeyecekler.

Bu ayın en ilginç gök olayı ile ilgili internet de bol miktarda bilgi bulabilirsiniz. Yörünge elemanlarını ve gök günlüğünü CBAT sayfasından alabilirsiniz. Güneş sistemi içindeki yörüngesini gösteren bir JAVA animasyonunu NASA sayfasından izleyebilirsiniz. İlgili haberleri ise Sky&Teleskop, Space.com, MSNBC, Technovolgy.com ve AstronomySpace sayfalarından okuyabilirsiniz.
Ethem Derman
Aşağıdaki animasyonda yine bir amatör gökyüzü fotoğrafçının 50 dakika aralıklarla çektiği fotoğraflardan Lovejoy KY'nın yıldızlar arasında nasıl yer değiştirdiğini görmektesiniz.




uzayı bir de canlı görelim

Evren 6 boyutlu mudur??

                                                 



Oxford Üniversitesi’nden Joseph Silk ve ekibi, uzayın altı boyutlu olduğuna dair kanıt bulduğunu açıkladı.

Evrenin altı boyutlu olduğunu ileri süren astrofizikçi Joseph Silk ve arkadaşları bilim adamları ekstra boyutun karanlık maddenin muğlak davranışıyla ilgili olduğunu öne sürüyorlar. 
Bu gizemli madde görülemiyorsa da galaksilerdeki varlığı görülebilir yıldızlara yansıyan kütle çekim kuvvetiyle saptanabilmekte.
Silk ve ekibi, karanlık maddenin küçük ve büyük galaksilerde farklı davrandığını gözlemlemişler. Karanlık madde, küçük galaksilerde kendi içine çekilmiş gibi görülmekte, ama büyük galaksilerde durum farklı. 
Birbirini kuvvetli bir şekilde etkileyen karanlık maddeler, karanlık malzemelerle daha büyük çekirdekler üretiyorlar, deniyor.


Fazladan üç boyutun bir açıklaması, kütle çekim kuvvetinin bir nanometrelik aralıklı etkisine alışık olmamızla ilgili. Bilim adamları bu tür astronomik gözlemlerin ekstra boyutlar için olası ilk kanıtlar olabileceğini düşünüyorlar. Silk ve ekibinin açıklamaya çalıştığı ekstra boyutlar, bir nanometre kadar "büyük". Bu, evrenin üç yönde sadece bir nanometre daha büyük olduğu anlamına gelmekte. 
Çekim gücünün bu kuvveti Isaac Newton’un küçük mesafelere dayanan yasasıyla örtüşmemekte. Bu yasa hiçbir zaman deneysel olarak kontrol edilmemiştir. 
Sonuçta hiç kimse kütle çekiminin bir milimetrenin yüzde biri mesafede ne şekilde davrandığını ölçmedi. 
Silk, kütle çekimindeki bu değişimin, karanlık maddenin farklı galaksilerde farklı davranmasıyla ilgili olabileceğini düşünmekte.

Bilim adamları artık görülemeyen gizemli bir maddeden söz ediyorlar. Gizemli madde görülemiyorsa da galaksilerdeki varlığı görülebilir diyorlar. Bu tanımlama ne ilginçtir ki yüzlerce yıl önce yaşamış ve çok çeşitli kültürlere damgasını vurmuş mistiklerin tanımlamalarına da çok benziyor.
Kadim öğretileri sunan mistikler, maddenin yapısı ve özü hakkında bugün yeni fiziğin ortaya koyduğu gerçeklere son derece yakın tanımlamalarda bulunmuşlardır. Bu bir tesadüf olabilir mi? Örneğin, Çin bilgeleri evrenin "Chi" denilen gaz veya eterden oluştuğunu söyler. "Chi", uzayda hareket eden, yoğunlaşınca madde olan hayati enerjidir. Hinduizm'de Brahman, Budizm'de dharmakaya sözcükleri aynı anlama gelir. Bu enerjinin hem ruhsal hem de maddesel özellikte olduğu kabul edilir. Sırrı henüz bir türlü çözülemeyen bu karanlık madde, binlerce yıldır tüm ezoterik kültürlerin bize anlatmaya çalıştığı eterik maddenin aslı mı? Yoksa her şeyin içinden çıkıp varolduğu gözle göremediğimiz için karanlık madde adını verdiğimiz kozmik bir plazma ya da kozmik bir çorba mı?

Tüm bu sorulara bilim en kısa zamanda yanıt bulacak gibi gözüküyor. Öyleyse şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, evren sadece 6 boyutlu olamaz. O iç içe geçmiş görünen ve görünmeyen pek çok boyuttan oluşmuş kozmik bir düzen, olağanüstü büyüleyici bir yapı. Sırlarını kolay kolay kimseye vermiyor, ancak büyük inisiyeler ya da büyük mistikler; ilhamla, sezgiyle bu bilgileri bize aktarıyorlar…

Tıpkı bir buzdağı gibi görünmeyen bölüm çok daha derinlerde, çok daha büyük sırları saklıyordur....

dünyanın marsa benzediğine inanırmısınız?

                                          
Mars ın gençliği Dünya ya çok benziyor

“Zümrüdü Anka Kuşu” Phoenix uzay aracının bu sabaha karşı tüm zorluklarına karşın başarıyla indiği, Güneş Sistemi’nin dördüncü büyük gezegeni Mars, büyük olasılıkla gençliğinde Dünya’ya çok benziyordu.Bilim admaları, Kızıl Gezegen’in dört milyar yıl önce sıcak ve rutubetli olduğunu, daha sonra bir çöl soğuğunun hakim olduğunu, nefes alınamaz hale geldiğini düşünüyorlar. Dünya’nın atmosferi yüzde 78 oranında azot ve yüzde 20,6 oranında oksijenden oluşmasına karşılık, Mars’ınki yüzde 95 oranında karbondioksit (CO2), yüzde 2,7 oranında azot, yüzde 1,6 argon ve yüzde 0,13 oranında oksijen ile eser miktarda su buharından oluşuyor. 

Mars’ın Phobos ve Deimos isimli iki küçük ve şekilsiz doğal uydusu bulunuyor ve bunların büyük olasılıkla çekim gücüyle yörüngeye giren asteroidler olduğu sanılıyor. 

Yüzölçümü Dünya’daki kıtaların toplam yüzölçümüne yakın olan Mars, yoğunluğu Güneş Sistemi gezegenleri içinde en zayıf olması nedeniyle kütlesi Merkür’ün iki katı olmasına karşılık daha az çekim gücüne sahip. 

Anka Kuşu Mars’tan ilk görüntüleri yolladı 

Ekseninin eğikliği Dünya’nınkine yakın olan Kızıl Gezegen’in birbirlerinden farklı mevsimleri de bulunuyor. Bir değer ortak nokta da Mars gününün Dünya gününden sadece 40 dakika fazla olması. Ancak Mars’ın Güneş çevresinde katettiği mesafe Dünya’nınkinin 1,5 katı olması nedeniyle Mars yılını da neredeyse Dünya yılının iki katı (687 gün) yapıyor. 

Eliptik yörüngesinin ise Güneş’e çok belirgin şekilde yaklaşıp uzaklaşmasından ötürü yüzey sıcaklığı -120 derece ile 25 derece santigrat arasında değişen Mars’ın kutup bölgeleri de farklı bileşenlerden oluşuyor. Güney kutbunun pek az su ile CO2’den, kuzeyin ise buzdan oluştuğu tahmin ediliyor. Kışın CO2 atmosferi yoğunlaşıyor ve kutup bölgelerinin büyük bölümünü 10 cm kalınlığında bir karbonik kar tabakası ile kaplanmasına neden oluyor. 

Güneş Sistemi’nin en yüksek dağ oluşumlarına sahip Mars’ta Olimpos dağı 600 km çapı ve 25 km yüksekliğiyle dikkat çekiyor. Bacası 85 km genişliğinde ve 3 km derinliğindeki Olimpos dağı tüm Güneş Sistemi’nin en büyük volkanı unvanına sahip bulunuyor. 

10 km yüksekliğinde ve 4 bin km genişliğinde lav akıntılarından oluşan dev bir kümbetin bulunduğu Mars’ta 7 km derinliğinde, 4 bin km uzunluğunda kanyonlar ve 6 km derinliğinde 2 bin km çapında bir krater de bulunuyor. 

Kızıl Gezegen’deki erozyon izleri, tortu birikintileri, eski kıyıların izleri, kuru nehir yatakları Mars’ın yüzeyinin geçmişindeki büyük miktardaki suların aktığını gösteriyor. 

Dünya gibi füzyon halindeki demir alaşımlı çekirdeği ve ince kabuğu bulunan Mars’ın çekirdeği de büyük miktarda kükürt içerdiğinden bu gezegenin düşük çekim gücünü açıklıyor. 

“Kızıl Gezegen” ismini yüzeyindeki minerallerde bulunan demiroksitten (hematit) kaynaklanan kırmızı renginden alan Mars, George Wells’in 1898’de yazdığı ünlü “Dünyalar Savaşı” romanıyla halkın hayal gücünde bir heyecan yaratmıştı.

28 YILLIK MARS SEYAHATLERİ:
 10 Ekim 1960: Sovyetler Birliği’nin fırlattığı ilk araç Dünya yörüngesine ulaşamadan parçalandı. 
 5 Kasım 1964: Mars’a gönderilen ilk Amerikan uzay aracı Mariner 3 başarısız oldu.
 28 Kasım 1964: 2. Amerikan girişimi bu kez başarılı oldu. Mariner 4, Mars yörüngesine ve Dünya dışında bir başka gezegenin yörüngesine yerleşen ilk uzay aracı oldu, 21 fotoğraf geçti.
 30 Kasım 1964: Sovyet aracı Zond 2, Mars’a yaklaştı ancak veri gönderemedi.
 24 Şubat 1969: Amerikan Mariner 6, Mars yörüngesine yerleşmeyi başardı ve 75 foto gönderdi.
 27 Mart 1969: Amerikalılar, yörüngeye oturan ve 126 foto geçen Mariner 7 ile yeni bir başarı yakaladılar.
 28 Mayıs 1971: Sovyetlerin Mars 3 aracı Kızıl Gezegen’e kondu, ancak 20 saniye çalıştı ve birkaç fotoğraf gönderebildi.
 30 Mayıs 1971: Amerikan Mariner 9 Mars yörüngesine oturan ilk gerçek uydu oldu ve Kızıl Gezegen’n 7 bin 329 fotoğrafla ayrıntılı haritasını çıkardı.
 20 Ağustos 1975: Amerikan Viking 1, 20 Temmuz 1976’da Mars toprağına başarıyla ulaşan ve bir başka gezegene inmeyi başaran ilk uzay aracı oldu.
 9 Eylül 1975: İkiz araç Viking 2 Mars’ta yaşam izlerini araştırmak üzere fırlatıldı. Hala çalışır vaziyette olan Viking 1 ve 2 toplam 50 binden fazla foto geçti.
 25 Eylül 1992: Nasa, Mars Observer’ı gönderdi ancak radyo irtibatı koptu.
 7 Kasım 1996: Amerikalılar Mars Observer’ın yerine Mars Global Surveyor’ı fırlattılar. Uzay sondası, 240 bin foto, 206 milyon spektrometrik ölçüm ve 671 milyon altimertik veri geçti.
 16 Kasım 1996: Rus Mars 96’nın fırlatılışı başarısız oldu.
 4 Aralık 1996: Amerikan Mars Pathfinder, 2,3 milyar veri geçen ve Mars’ın nemli, sıcak bir geçmişi olduğunu tespit eden bir robot kondurmayı başardı.
 4 Temmuz 1998: Japon Nozomi uzay aracı Mars yörüngesine ulaşamadı.
 11 Aralık 1998: Amerikan Mars Climate Orbiter, Mark atmosferine girişinde parçalandı.
 3 Ocak 1999: Amerikan Mars Polar Lander başarısız oldu.
 7 Nisan 2001: Kızıl Gezegen’in jeolojisi ve iklimi üzerinde deneyler yapan, su ve yaşam belirtileri arayan Amerikan Mars Odyssey fırlatıldı.
 10 Haziran 2003: Nasa’nın jeolog robotu Spirit ve 7 temmuzda ikizi Opportunity, 3 aylık bir görev için fırlatıldı. Çok yararlı çalışmalar yapan her iki robot hala faal.
 14 Ocak 2004: Amerikan Başkanı Bush, 2020’ye doğru Ay’da kalıcı bir üs kurduktan sonra Mars’a insan gönderme hedefini açıkladı.
 25 Mayıs 2008: Amerikan Phoenix uzay aracı, Mars’ın arktik bölgesinde donmuş halde bulunan suyu ve varsa yaşam izlerini araştırmak üzere sağ salim iniş yaptı.


Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/uzay-bilimleri/136802-astronomi-uzay-haberleri.html#ixzz1MVXEssRn
Ay ve Venüs'ün, ender görülebilecek bir rastlantıyla 19 Mayıs tarihinde gökyüzünün tam zirvesinde Türk bayrağının şeklini alacağı bildirildi. 

ABD Michigan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timur Sümer, Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Tanyeri'ye 19 Mayıs 2007 tarihinde Türkiye için çok önemli bir gökyüzü olayının cereyan edeceğini söyledi. Bunun üzerine Prof. Dr. Yücel Tanyeri, OMÜ Eğitim Fakültesi Fizik Bölümü Öğretmenliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Kalkan, OMÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Fizik Yüksek Lisans öğrencileri Ali Aslantürk ve Nazım Karadağ ile birlikte Senato Salonu'nda bir basın toplantısı düzenleyerek, 19 Mayıs tarihinde gerçekleşecek gökyüzü olayı hakkında bilgi verdi. 

2007'nin astronomide olağanüstü rastlantıların bir araya geldiği yıl olacağını söyleyen Prof. Dr. Tanyeri, bu olağanüstü gökyüzü olaylarından Türkiye'yi ilgilendiren en ilginç rastlantının 19 Mayıs 2007 tarihinde yaşanacağına dikkat çekti. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak üzere Samsun'a çıkmasının 88. yıldönümü olan 19 Mayıs 2007 saat 15.00 sıralarında Ay ve Venüs'ün (Çulpan) ender görülebilecek bir rastlantıyla gökyüzünün tam zirvesinde Türk bayrağının benzeri bir oluşum sergileyeceğine değinen Tanyeri, "Gün ilerledikçe bu görüntü giderek daha belirgin olarak gözlemlenirken, Venüs ve Ay birlikte batı yönüne doğru ilerleyecek, güneş saat 19.20 sıralarında battıktan sonra ise "ay-yıldız" görünümü doğal olarak çok daha belirgin hale gelecek. Bu görüntü saat 22.30'da ay, 22.44'de Venüs batı ufkunda yitinceye kadar sürecek" dedi. 

Bu görüntünün olabilirliğini hesapladıklarına dikkat Çeken Tanyeri, şu bilgileri verdi: 
"Ayın hilal oluşu 28 günde 3 gün kadar gözlenir. (olasılık ortalama 1/10), Ayın hilali önüne herhangi bir gezegenin gelmesi olasılığı (ortalama 1/500), tüm bu olayların 19 Mayıs tarihine rastlaması olasılığı (1/365). Dolayısıyla tüm bu olayların 19 Mayıs tarihine rastlaması olasılığı : 1/10 X 1/500 X 1/365 = 1/1.825.000 olarak hesaplanabilir." 
Gökyüzünde Türk bayrağı şeklinin oluşması olayının Türk milleti açısından en ünlüsünün, 28 Temmuz 1389 yılında Kosova Meydan Muharebesi sonunda Jüpiter gezegeninin ayın hilali önüne gelmesi ve bu görüntünün şehit bir askerin göllenen kanına yansıyarak Türk bayrağının oluşmasına ilham kaynağı oluşuyla gerçekleştiğini hatırlatan Tanyeri, "O tarihteki görüntü bir efsane değil, gerçektir. Bu, bilgisayar astronomi programlarıyla da kanıtlanmıştır" diye konuştu. 

Ay ile Venüs'ün gökyüzünde Türk bayrağı şeklini almasıyla ilgili olağanüstü olayın Türkiye'de büyük bir coşkuyla kutlanan 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı sırasında Samsun'da olduğu gibi ülke genelinde izlenebileceğine de işaret edildi. 
http://www.youtube.com/w
                  Uluslararası astronomlar, görülmeye değer büyüklükte bir süpernova patlamasına tanıklık ediyor.

'Nature' dergisinde yayımlanan makaleye göre bilim adamları, kısa bir süre sonra 'RS Ophiuchi' isimli yıldızın tip 1a süpernova olarak sınıflanan nükleer patlamasına tanıklık edebilir. 

Uzayın en parlak olayı olan bu patlamalar, Güneş'in 5 milyar katı ışık saçabiliyor. Yaşamları boyunca sabit ışık yayan süpernovalarına patlamaları, Evren'in sınırlarının ölçülmesinde de kullanılabilir. 

Burada astronomların kafasını meşgul eden en büyük sorun ise tip 1a patlamalarının şimdiye dek hiç yakından görülmemiş olması ve şu ana kadarki bilgilerin tamamen teoride kalması. 

Cücelerin can çekişmesi 

Süpernova patlamaları o kadar nadir gerçekleşiyor ki, Samanyolu'nda meydana gelen son patlama, 1572'de, aslında bir yıldızın tükenişini izlediğini bilmeyen Dan astronom Tycho Brahe tarafından kaydedildi. 

Tip 1a süpernovalarının, beyaz cüce yıldızların son can çekişmeleri olduğu düşünülüyordu. Fakat şu an görülenler o kadar uzakta ki, orada daha önce ne bulunduğunu görebilmek gibi bir şansımız yok. 

Arada bir parlıyor 

Libra yakınlarındaki Ophiuchus'un ekvator takım yıldızında bulunan RS Ophiuchi ise astronomların uzun zamandır aradığı beyaz cücelere bir örnek teşkil ediyor. 

Son 100 yıl içinde, başarısız süpernova patlamaları gerçekleştiriyormuş gibi birçok kez parladığı görüldü. Sanki yıldızın yüzeyi termonükleer bir alev tarafından süpürülüyordu. 

Son olarak 1985'te parladı ve bu dönemde astronomlar tüm detayları yakalayabilecek teknolojiye kavuşmuştu. Uzaya yerleştirilen teleskoplar ve radyo sinyali dizileri astronomide çok şeyi değiştirdi. 

Hatta bu yangından savrulan gaz gibi materyaller de izleme altına alındı. ABD'deki Harvard Üniversitesi'nden Jeno Skoloski, materyallerin izlenmesiyle yıldız hakkında daha çok bilgi sahibi olacaklarını söylüyor. 


Gündüz görülebilecek 

Skoloski, "patlama yarın da olabilir, ama büyük ihtimalle bin, 10 bin, ya da 100 bin yıl sonra olacak. Ama patlama o kadar kuvvetli olacak ki, açık bir günde gökyüzünde parlamayı görebileceksiniz" diyor. 

Astronomlar patlamanın gerçekleşeceği zamana kadar çalışmalarını sürdürecek ve Evren'in en büyük sırlarından birini aydınlatmaya çalışacak... 
atch?v=FrzsBmHjfKk

12 Mayıs 2011 Perşembe

BİR YILDIZ KAYDI

                     Halk arasında "yıldız kayması" diye bilinen olay, aslında göktaşlarının son derece yüksek hızlarla Dünya atmosferine girerek sürtünme sonucu yanmalarıyla oluşur. Yani yıldızlarla ilgisi yoktur. Bu meteorlar, çoğu kum tanesinden daha küçük boyutlu kaya parçaları, kozmik molozdurlar. Birçoğu Dünya yüzeyine hiç ulaşamaz. Yüzeye ulaşabilenler meteorit adıyla anılır.


                       1947 yılında Rusya'ya düşen 5.690 kg ağırlığında Sikhote Alin adlı meteoriti.


Meteor yağmuru ise, çok sayıda meteorun gökyüzünde bir noktadan çıkması şeklinde görülen gök olaylarıdır. Dünya gibi bir gezegenle bir kuyrukluyıldız kalıntısının etkileşmesinin sonucudur. Dağılan bir kuyrukluyıldızın kalıntıları yayılarak hala aynı yörüngede dolanmaya devam eder.
          Bu kalıntı Dünya yörüngesiyle kesiştiğinde, kalıntı içindeki kaya parçacıkları Dünya atmosferiyle sürtünerek yanarlar ve meteor yağmuru denilen muhteşem bir manzara ortaya çıkar. Kaya parçacıklarının boyutları toz taneciklerinden irice bir kaya büyüklüğüne kadar olabilir. Meteor yagmurlarının en etkileyici olanları Perseid ve Leonid meteor yağmurlarıdır. Perseid meteor yağmuru Ağustos, Leonid meteor yağmuru ise Kasım ayında görülür.

          Ağustos ayında gözlenen Perseid meteor yağmuru, 109P/Swift-Tuttle kuyrukluyıldızının artıklarının Dünya atmosferine sürtünerek yanmasıyla oluşur. Bu yıl 12-13 Ağustos gecesi gece yarısından sonra maksimuma ulaşacaktır. Şehir ışıklarından uzak bir yerde gece boyunca saatte 40-50 kadar meteor görmek mümkündür. Perseid meteor yağmuruyla ilişkili tüm meteorlar Perseus (Kahraman) takımyıldızından geliyormuş gibi görünecektir. Bu yüzden özellikle Perseus takımyıldızının gece boyunca yükselmesini beklemek gerekecektir. Perseus takımyıldızı, ülkemizdeki gözlemciler için gece yarısı civarında Kuzey-Doğu'dan yükselecek, bu sırada Ay da yarımaydan biraz şişkince görünerek doğacI



Fred Bruenjes tarafından 11/12 Ağustos 2004 gecesindeki Perseid meteor yağmuru sırasında, geniş açılı bir fotoğraf makinasıyla 6 saati kapsayan 30 sn'lik poz süreleriyle çekilen görüntülerden oluşturulan bir fotoğraf.


Meteor yağmurlarını gözlemek için insan gözü dışında özel bir gözlem aletine ihtiyaç yoktur. Ihtiyaç duyacağınız şeyler, şehir ışıklarından uzak bir yer, açık ve bulutsuz bir gökyüzü, eger hava soğuksa soğuğa karşı kalın giysiler ve tercihen rahat bir şezlongdur. Şehirlerden fazla uzaklaşamayanlar için sahiller iyi bir tercihtir. Geriye kalan, yıldızlı gökyüzüne karşı uzanıp bu kozmik olayın keyfini çıkarmaktır. Meraklı gözlemciler geniş alan görüntülenmesini sağlayan objektiflerle donatılmış kameraları gökyüzüne çevirip uzun sürelerle çekim yaparak meteor yakalayabilirler.

Gökyüzündeki bu muhteşem gösteriyi kaçırmayın.

Keyifli gözlemler dileriz...

MARS GELİYOR

                                               
                       Artık her yıl alıştığımız "27 Ağustos gecesi Mars Dolunay kadar görünecek!" şeklindeki asılsız haber bu yıl da ortalıkta dolaşmaya başladı. 27 Ağustos 2009 tarihinde Ay ve Mars'ın gökyüzündeki konumlarına ve görünen açısal büyüklüklerine baktığımızda iddianın ne kadar komik olduğunu hemen anlayacaksınız.

                    27 Ağustos 2009 tarihinde Mars gezegeni bizden yaklaşık 244 Milyon km uzaklıkta olacak ve geceyarısından sonra Kuzey-Doğu ufkundan yükselecek. Mars'ın gökyüzünde görünen açısal büyüklüğü ise yaklaşık 6 yay saniyesi olacak. Yani metal 1 TL'ye yaklaşık 900 m. uzaklıktan baktığınızda gördüğünüz büyüklük kadar olacak. Başka bir deyişle Mars, Dolunay'ın gökyüzündeki büyüklüğünün (32 yay dakikası) 320'de biri kadar görünecek.

Sözkonusu tarihte Ay ve Mars aynı anda gökyüzünde de olmayacak. Zira Ay 23:30 civarında batacak, Mars ise geceyarısından sonra 01:20'de doğacak.

Ay ve Mars gezegeninin sözkonusu tarihte gökyüzündeki açısal büyüklüklerini anlayabilmek için aşağıdaki resim faydalı olacaktır.

 
                                              

                                                                Mars'ta su var mı?
         Mars yüzeyinde meydana gelen kum fırtınaları sonucunda meydana gelen bazı insan yüzüne benzeyen şekiller Marsda canlı mı var sorusunu bazı bilim dışı insanların aklına getirmişti. Aşağıdaki fotoğrafı görünce yine o tür insanlar ayağa kalkar düşüncesi ile fotoğraf ile ilgili haberi aktarmaya karar verdim. Haberin ayrıntılarını ESA ve UniverseToday sayfasında bulabilirsiniz. Uzun yıllar gökbilimciler Marsda su olup olmadığını araştırdılar. Son zamanlarda bir çok gözlemler bu konuda pozitif sonuçlar verdi. Son olarak ESAnın (Avrupa Uzay Ajansı) 2 Haziran 2003 yılında fırlattığı "Mars Express" uzay aracı Mars gezegenini tekrar düşünmemizi sağladı. Bu uzay aracının üzerinde bulunan radar ile Mars yüzeyinin alt bölgeleri 1000 metre derinliğe kadar incelendi. Bir çok katmanda su buzuna rastlandı. Mars Expressde bulunan OMEGA aleti yüzeydeki minerallerin haritasını çıkarmak için hazırlanmıştı. Elde edilen bulgulara göre yüzeyde uzun süre su ile etkileştiği belirlenen mineraller var. Bu mineraller sadece Marsın yaşlı yüzeyinde bulunmaktadır. Bu ise bize Marsın oluşumunun ilk 4-5 milyon yılında suyun yüzeyde bulunduğunu göstermektedir. Daha sonra yüzeye çıkan su buharlaşıp atmosfere karıştı. Bu buharlaşma sürecinde Sülfatlar oluştu ki OMEGAnın bulduğu ikinci mineral sülfatlardı. Yandaki resim Mars Expressde bulunan HRSC kamerası ile alınmıştır ve Mars yüzeyinin yaşlı bir bölgesini göstermektedir. Burada suyun akarak nasıl bir dere yatağı oluşturduğunu görüyoruz.

Ethem Derman

Phoenix (Anka Kuşu) Mars'a indi...

   
                                                Phoenix (Anka Kuşu) Mars'a indi..
              NASA tarafından Mars’ın kuzey kutbunda muhtemel yaşam izlerini bulmaya gönderilen Phoenix (Anka Kuşu) adlı uzay aracı 679 Milyon km'lik yolculuktan sonra bu sabaha karşı Mars'ın Kuzey Kutup bölgesine başarılı bir iniş yaptı. Uzay aracından ilk radyo sinyalleri 02:53:44'te (TSİ) alındı.

Bu iniş gerçekleştiği sırada Mars Dünya'dan yaklaşık 277 Milyon km uzaklıkta idi. Haberleşme için kullanılan radyo sinyalleri ışık hızında (saniyede 300.000 km) yol aldığı için araç Mars yüzeyine inip kendine geldikten sonra ilk radyo sinyallerini gönderdi ve bu sinyaller Dünya'ya yaklaşık 15 dakikada geldi.

    Bu Mars deneyinin önemli bir özelliği de hava yastığı olmadan Mars'a indirilen 2. araç olmasıydı. Bundan önceki iniş 1976'da Viking 2 adlı uzay aracı ile başarıyla gerçekleştirilmişti.

Şimdilik üç ay sürmesi planlanan Phoenix deneyindeki gelişmeler ve yeni görüntüler için aşağıdaki adresler takip edilebilir.
http://phoenix.lpl.arizona.edu
http://www.nasa.gov/mission_pages/phoenix/main/index.html

yeni yıldızımız'LOVEJOY'


    
                                                   Yeni Bir Kuyrukluyıldız: Lovejoy
          Bu KY'ın adı Lovejoy, babylone sözlüğünde bulamadım anlamını ama iki sözcüğün beraber yazımı diye düşünürsek "aşk oyunları" diye çevirmemiz gerekir. Bu anlamla hiç ilişkisi yok, çünkü onu bulan kişinin adı "Terry Lovejoy". Kim bir KY bulursa ona bulan kişinin adı verilir ve o kişi bir anlamda gökyüzüne adını yazdırmış olur. İşte Terry de adını bulduğu bu KY ile gökyüzüne yazdırdı. Sadece gökyüzüne de değil bugün (1 Nisan 2007) Google'da "comet lovejoy" diye araştırdığımda 93100 link geldi yani internete de adını yazdırdı.
Avustralya'nın Brisbane kentinin Thorlands banliyosunda oturan Terry Lovejoy, 15 Mart 2007 günü fotoğraf makinesi ile gökyüzünü incelerken KY olduğunu sandığı bir cisim gördü ve fotoğrafını çekti. Bu fotoğraf 90 saniyelik 16 pozdan oluşuyordu. Astronomi fotoğrafçılığı yapan kişiler bu şekilde çektikleri görüntüleri daha sonra birleştirirler. Bu konuda bilgi almak isteyenler TurkAstro grubunun web sayfasına bakabilirler. Terry pek emin olmadığı için Yeni Zelanda'da yine amatör bir gökyüzü fotoğrafçısı olan John Drummond'a keşfini anlattı ve ondan yardım istedi. Çünkü onun kişisel bir gözlemevi (Possum observatory) dolayısıyla teleskobu vardı. Drummond 16 Mart gecesi koordinatları bildirilen bölgenin fotoğrafını çektiğinde bunun gerçekten bir KY olduğu anlaşıldı. Terry'nin çektiği fotoğrafı aşağıda görüyorsunuz. Hemen ABD Cambridge'de bulunan Uluslararası Astronomi Birliğinin merkezine (Central Bureau for Astronomical Telegrams, CBAT) bilgiler gönderildi ve yeni KY'ın resmi adı "C/2007 E2" olarak tescil edildi.
Terry'nin teleskobu yoktu. Kullandığı alet şu anda ülkemizde bir çok kişinin elinde olan sayısal (digital) bir fotoğraf makinesiydi, Canon 350D dSLR. Bu makine ile birlikte kullandığı 70-200 mm'lik bir teleobjektifi vardı. Aslında böyle bir fotoğraf makinesi 200 mm merceği ile küçük bir teleskop demektir ama insanlar genel olarak böyle sayısal bir fotoğraf makinesi ile böyle önemli buluşlar yapamayacaklarına inanırlar. Terry uzun yıllardır böyle bir fotoğraf makinesi ile çok güzel şeyler yapılacağına inanıyor ve çektiği güzel fotoğraflar ile birlikte bir çok teknik bilgiyi de kendi web sayfasında insanlara anlatıyordu. Bir KY avcısı ilk kez bir fotoğraf makinesi ile bir KY keşfetmişti.
          Lovejoy KY'ının gökyüzünde ilginç bir yörüngesi var. Bu yörünge tutulma düzlemi dediğimiz Dünya'nın yörünge düzlemine dik durumda. Dolayısıyla bulunduğu günlerde Güneş sistemine alttan yaklaşmaktaydı ve güney yarımküreden kuzeye yarıküreye doğru yol alıyordu.. 27 Mart günü enberi noktasından geçti, yani Güneş'e en yakın konumuna ulaştı. Enberi noktasında Güneş'e olan uzaklığı 163 milyon km oldu. Nisan'ın ikinci haftasından itibaren kuzey yarımküreden sabah tan aydınlığında gözlenmeye başlanacak ama bir KY en parlak haline enberi noktasında ulaşır, daha sonra gittikçe sönükleşir. Fakat Dünya'dan bakan bir gözlemci için KY'ın parlak görünmesi sadece bünyesel parlaklığına değil Dünya'ya yakın olmasına da bağlıdır. Lovejoy KY'ı bünyesel olarak gittikçe sönükleşiyor olmasına karşın bize yaklaştığı için onu gittikçe parlak göreceğiz.
          Şu anda Oğlak ve yay takımyıldızları arasında olan Lovejoy, 20-25 Nisan tarihlerinde Samanyolunu geçecek ve Kartal takımyıldızına girecek. İşte bugünlerde de Dünya'ya en yakın konumda yani 66 milyon km uzakta olacak. Kesin bir tarih verilmemesinin nedeni KY'ın yörüngesi tam kesin olarak tahmin edilememesi. O gün Lovejoy en parlak halinde kendisine bize gösterecek ama yine de çıplak gözle görülmeyecek. Gözümüz ile en sönük gördüğümüz yıldız 6. kadir iken, Lovejoy bu yakın konumunda 7. kadirden görülecek. Sabah karşı saat 3'de tam tepemizden geçecek Lovejoy'u görmek istersek küçük bir dürbüne veya teleskoba gereksinmemiz var. Bugün bir çok ilköğretim okulunun küçük de olsa teleskobu var, öğrencilerine bu KY'ı gösterse çok iyi olacak ama akşam değil de geceyarısından sonra gözleneceği için yine öğrencilerimiz göremeyecekler.
Bu ayın en ilginç gök olayı ile ilgili internet de bol miktarda bilgi bulabilirsiniz. Yörünge elemanlarını ve gök günlüğünü CBAT sayfasından alabilirsiniz. Güneş sistemi içindeki yörüngesini gösteren bir JAVA animasyonunu NASA sayfasından izleyebilirsiniz. İlgili haberleri ise Sky&Teleskop, Space.com, MSNBC, Technovolgy.com ve AstronomySpace sayfalarından okuyabilirsiniz.
Ethem Derman